3 Eylül 2013 Salı

Kritik...

Umarım son günlerde yazdığım yazılardan keyif alıyorsundur. Bugün de bir önceki makale kadar önemli olduğunu düşündüğüm bir konudan bahsedeceğiz.

Özellikle ilk yakınlaşma sürecinde çoğu kişinin düştüğü bir tuzak var. Bir kızdan hoşlandığında onunla birlikte daha fazla zaman geçirmek istersin. Bu çok doğal, ama araştırmalar bu konuda çok dikkatli davranmamız gerektiğini ortaya koyuyor.

Burada iki farklı mekanizma var.

Birincisi: İnsanlar sık görüştükleri kişilere karşı yakınlık hissediyorlar.
İkincisi: İnsanlar birlikte çok fazla zaman geçirdikleri kişilere karşı ilgi ve meraklarını kaybediyorlar.

Birinci mekanizma, hoşlandığın kızla sık sık aynı ortamda olman gerektiği sonucunu doğuruyor. Böylece, onun birlikteyken rahat olduğu, kendisini yakın hissettiği biri olabilirsin. Tabii ki birlikte geçirdiğiniz zamanlarda keyifli sohbetler edebiliyor ve doğru hamleleri yapıyor olman şartıyla.

İkinci mekanizma ise, onun sana “doymasına” izin vermemen gerektiğini gösteriyor. Her zaman için tamamen tüketmediği biri olarak kalmalısın.

Bu iki mekanizmayı dengelemek için, sık görüşmeyi ama görüşmeleri gereğinden fazla uzun tutmamayı tercih etmelisin. Her zaman için ona sende “keşfedilecek yeni bir şeyler” olduğunu düşünme fırsatı vermelisin. Onunla geçirdiğiniz ortak zamanın dışında da bir “sen” olduğunu fark etmesini ve merak etmesini sağlamalısın.

Bunun en iyi yolu, gerçekten hayatında başka şeylerle de samimi olarak ilgilenmektir.
Bunun için şimdi oturup hayatında yapmak istediklerin, yapmayı sevdiğin şeyler ve hedeflerin hakkında düşünmeni istiyorum. Kızla durumun ne olursa olsun bu alanların üzerinde düşünüp çalışmaya başlamalısın. Çünkü hayatta hedefleri, meşguliyetleri olmayan insanların diğer insanlara verecek pek bir şeyi yoktur.

Bunu zamanında kendi hayatımda da gözlemlemiştim. Bizim durumumuz ne çok iyiydi ne de çok kötüydü. Yine de aylak aylak geziyor olsam da karnımın doyduğu sözde “rahat” bir yaşamım vardı. Bu birçok kişi için güzel bir hayat tarzıymış gibi görünebilir, fakat tam da o zamanlarda günleri boş boş geçen, hayatıyla pek bir şey yapmayan bir kişiydim. Aynı dönemde çok zengin arkadaşlarım da buna benzer bir boşluk içindeydiler.

Burada ilginç olan şeyse durumu nispeten kötü olan arkadaşlarımın hayata sıkı sıkı sarılıyor ve bir şeyler başarmaya çalışıyor olmalarıydı. Bunun sonucunda onlar, hem kısa sürede daha çok şey elde ettiler hem de kendi ayakları üzerinde durur oldular. Bu olay ilk fark ettiğimde kafamı çok kurcalamıştı ve beni sonunda kendi ayaklarımın üzerinde durabilmek için tamamen aile desteğinden uzaklaşmaya itti. İlk başlarda zor olsa da bu kararın hayatımı düzene sokmak anlamında verdiğim en önemli kararlardan biri olduğunu söyleyebilirim.
Unutma, eğer hayatta sahip olduğun tek şey “o kız” ise, ona verecek bir şeyin yok demektir.
Bunun için hemen seçtiğin alanlar üzerinde çalışmaya başla.

 
Bir sonraki makalede görüşene kadar kendine ve kızlara iyi bak...

Harun D.

www.sosyalbeceriler.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder